“Bütün taşlar altın olsa insanoğlu doymaz.”
Döviz Swapı İşlemi
Döviz ya da para swapı bir kişi
ya da kurumun bir başka kişi ya da kurumla belirli bir süre için para
değiştirmesi işlemidir. Süre sonunda taraflar birbirlerinden aldıkları parayı
karşı tarafa, o süreye isabet eden faizini de ekleyerek iade ederler. Merkez
bankaları da birbiriyle swap işlemi yapabilir. İki ülkenin merkez bankaları
birbirlerinin parasına ihtiyaç duyduklarında paralarını aynı şekilde değiş
tokuş edebilirler. Kriz döneminde Fed’in başka ülke merkez bankalarına açtığı
swap hattı da bu şekilde işler.
Döviz ya da para swapı işlemini
bir örnekle açıklayalım:
Türk Bankası TRB Amerikan Bankası
USB ile bugün Dolar TL Kuru 1 USD = 6,75 TL iken bir yıl vadeli 100 USD
tutarında döviz swapı yapıyor olsun. İlk işlemde sistem şöyle işler:
TL’nin yıllık faizi %10, USD’nin yıllık
faizi %2 olsun (ABD’de faizler daha düşük olsa da karşılığında TL alacağı bir
swap işleminde ABD bankası daha yüksek faiz alacaktır.) Anlatımı basitleştirmek
için bu dönemde kurun hiç değişmeden 1 USD = 6,75 olarak kaldığını varsayalım.
Bu durumda 1 yılın sonunda faizlerle birlikte işlem şöyle olacaktır:
Bu işlemin sonunda Türk Bankası
TRB hem bir yıl boyunca Dolar ihtiyacını karşılamış hem de yıl sonunda eline
geçen 742,5 Lira ile (eğer TL %11’den fazla değer kaybetmemişse) yeniden aynı
miktarda swap yapabilecek imkâna kavuşmuş olacaktır. Amerikan Bankası USB ise
100 Doları ABD’de kredi olarak verse yıl sonunda eline faiziyle birlikte 101
Dolar geçecek yerde buradan 102 Dolar alacak ve o da kârlı olacaktır. Bu tam
olarak kazan kazan denilen olgudur. Türkiye gibi dövize ihtiyaç duyan bir
ülkeyle iş yapan Amerikan bankası USB açısından durum birden çok aşamalı
olabilir. İlk aşamada elinde geçen TL ile Türkiye’den Dolar satın alsa ve onu
bir başka Türk Bankası (TRB2) ile aynı şekilde swap işleminde kullansa, ondan
alacağı TL’yi yine bir başka Türk Bankası (TRB3) ile aynı şekilde swap
işleminde kullansa kazancını katlayarak artıracaktır. Aynı 100 Doları 3 ayrı
(ya da 3 kez aynı) Türk Bankasıyla swap işleminde kullanan Amerikan Bankası USB
bu işlemde 100 Dolar koyarak 6 Dolar faiz elde etmiş olur. Ki böyle bir kazancı
bir yılda ABD’de elde etmesine imkân yoktur.
Son zamanlarda Türk piyasasında TL
kıtlığı belirdiği için bu ilişki tersine de yaygın biçimde işlemeye
başlamıştır. Yani son dönemlerde Türk bankaları Dolar verip yabancı bankalardan
TL almaya da başlamışlardır.
Görüleceği gibi döviz swapı aslında
karşılıklı ihtiyaç duyulan paraları alıp vermekle başlamış olsa da sonunda parayı
çoğaltmanın ya da olmayan parayı kullanmanın aracı haline gelmiştir. Bu
mekanizmanın bazı sınırları vardır: İlk sınır işleme konu olan paraların sahibi
olan ülkelerin riskleridir. Swap işlemi yapan bankalar yüksek riskli ülkelerin
kurumlarıyla fazla iş yapmak istemezler. İkinci sınır işlemi yapacak olan
bankaların öz kaynaklarıdır. Bu iki sınır doğal sınırlardır. Üçüncü sınır yasal
sınırdır. Herhangi bir ülkenin düzenleyici otoritesi bankaların yapabileceği
swap işlemi için sınırlandırma getirebilir. Örneğin BDDK, bankaların TL verip
karşılığında döviz alarak (vade sonunda TL’yi geri almak suretiyle) yapacakları
swap işlemlerini öz kaynakların belirli oranlarıyla sınırlamış bulunuyor.
Döviz swapı finansal mühendislik
(financial engineering) denilen işlemlerin en tipik örneklerinden biridir. Aslına
bakarsanız olmayan paralarla satın alma gücü yaratarak dünyayı bugünkü krizin
eşiğine getiren de bu tür finansal mühendislik işlemleridir. Tarım kapitalizmi,
ticaret kapitalizmi, sanayi kapitalizmi gibi kapitalizmin önceki aşamaları daha
fazla üreterek, daha fazla satarak, daha iyi pazarlayarak büyüme modeli üzerine
kurgulanmıştı. Çok üreten, çok satan, iyi pazarlayan daha hızlı büyür şeklinde
özetlenebilecek bir modeldi bu. Son elli yılda ve özellikle de küreselleşmeyle
hızlanan finansal kapitalizm ise olabileceğinden daha fazla büyümek, daha zengin
olmak, çok daha fazla para kazanmak amaçlarına yöneldi. Bu amaçlara ulaşabilmek
için de bu tür illüzyon araçlarını geliştirdi ve dünyayı getirdiği noktada küresel
kriz çıktı. Aslında dünyayı krize sokan şey korona virüsü ya da başka
hastalıklardan çok insanoğlunun bitmeyen hırsıdır.
Çin Atasözü tam da bu durumu
tanımlar: “Bütün taşlar altın olsa insanoğlu doymaz.”