Kayıtlar

Görünenin Ardındaki Gerçekler - Savaşın Fırsatçıları

Resim
‘Tahıl koridoru’ diye yazılır, ‘ticaret hesapları’ diye okunur  Savaş Ukrayna ve Rusya ile aracılığa soyunan Türkiye gibi ülkeler açısından fırsata dönüştürülürken işçi-emekçi-köylü halk kitleleri için de cehennem koşullarında krize dönüşüyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan Rusya-Ukrayna savaşı iki ülke arasında başlayan savaşın kriziyle sınırlı kalmadı bir gıda krizini de tetikledi. İki ülke arasındaki savaş, dünyanın ekmek sepeti olarak görülen Ukrayna’dan başta Türkiye olmak üzere Avrupa ve Afrika ülkelerinin ihtiyaç duyduğu tahıl ürünlerinin de bu ülkelere ulaşmamasına sebep oldu. Tahıl koridoru için tarihi anlaşma”, “Küresel gıda krizinin çözümü için girişim” ya da BM Genel Sekreteri Guterres’in “Küresel gıda ağındaki açığın azalması sağlanarak gıda fiyatları düşecek” diyerek insanlığın açlıktan kurtulması için önemli bir başarı olarak sunulan tahıl koridoru anlaşmasının kısa sürede açlığa çözüm değil bir “Al gülüm, ver gülüm” anlaşması olduğu ortaya çıkmıştı....

'Biz köy yakma taburuyduk, 1994'te 30 köyü yaktık'

Resim
"1990’lı yıllarda bölge genelinde kamu görevlilerinin, başta yaşam hakkı olmak üzere ağır insan hakları ihlallerine konu suçlar işlendikleri, yargı kararlarına ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu raporlarına defalarca konu olmuştur. Bu duruma, hukukçu ve insan hakları savunucusu kimliğiyle dikkat çeken bir milletvekiline, siyasi aktörler de dahil olmak üzere gösterilen tahammülsüzlük kaygı verici boyutlara ulaşmıştır. " Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu HABER ARŞİVİ 10 Kasım 2013 'Biz köy yakma taburuyduk, 1994'te 30 köyü yaktık'   Faili meçhuller için, Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı’na gizli tanık olarak ifade veren bir er, '1994’te Hazro, Lice, Hani ve Kulp’a bağlı 30 köyü yaktık' dedi.

Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'na yönelik linç kampanyası ifade özgürlüğüne saldırıdır

Resim
Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu'ndan Sezgin Tanrıkulu'na destek 94 sivil toplum, meslek ve iş örgütünden oluşan Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'na yönelik hedef göstermeye karşı açıklama yayımladı. "Linç kültürüne çanak tutmaya son verin" başlığıyla yapılan açıklamada Tanrıkulu'nun eleştiri sınırlarını aşan, hedef gösterici saldırılarılara maruz kaldığı belirtilerek, ağır insan hakları ihlallerine dikkat çeken hukukçu ve insan hakları savunucusu bir milletvekiline gösterilen tahammülsüzlüğün kaygı verici olduğu ifade edildi. CHP'nin linç kampanyasına çanak tutmasının manidar olduğu ifade edilen açıklamada, "İfade özgürlüğüne yönelik bu saldırıların karşısında olduğumuzu, sağlıklı bir geleceğin inşası için geçmişle yüzleşmenin/helalleşmenin önemini hatırlatıyor, yetkilileri de bu linç kampanyasına karşı gerekli önlemeleri almaya davet ediyoruz." denildi. "TAHAMMÜLSÜZLÜK KAY...

Saudi Arabia Border Guards Commit Mass Killings of Migrants at Yemen Border

Resim

Anladım ki, yurdu talan edilenlerin takvimi ve dili olmazdı.

Resim
Anladım ki, esaret altında ağaçlar meyve vermez, doğum günleri bilinmez. Anladım ki, erdeme giden yol aslında kötülüğe giden yoldan daha kolay. Ve anladım ki, özgür ve onurlu bir yaşam olmadan hayat yaşamaya değmez. -R.Aydın Dere- KIRIK SESLER

Kapitalizm niçin insana ve insanlığa düşman bir sistemdir?

Resim
10 işçinin yaralandığı patlamada mesai devam ediyor. Kocaeli’nde en az 10 işçinin yaralandığı Derince Limanı’ndaki patlamada işçilerin güvenliği alınmadan 16:00 vardiyasına çağrıldığı öğrenildi. İşçilerin can güvenliği sağlanmadan üretim devam etmemelidir.

İşgalciler geçmişi kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtır, çirkinleştirir ve siler....

Resim
“Sömürgecilik, egemenliği altındaki ülkenin bugününe ve geleceğine kendi yasalarını dayatmakla yetinmez. İnsanları zincire vurmakla, sömürgeleştirilenin beyninden her biçimi ve her içeriği kovmakla yetinmez. Mantığı olduğu gibi tersine çevirir ve ilgisini ezilen halkın geçmişine de yönelterek onu çarpıtır, çirkinleştirir ve siler.”  Frantz Fanon

Kurumlar suç yatağına dönüşmüşse devlet iradesinden bahsedemeyiz

Resim
  via alismetamorphosis.blogspot Fevri bir halkız. Sogulamadan öfkeyle harkeket ediyoruz. Siber çeteler ve yerellerdeki işbirlikçileri tam da bu zafiyetleri kullanarak kendilerine kirli bir piyasa inşa ettiler. Paralel yapılanmanın bakiyesi çıkar grupları, 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadıkları hezimete rağmen saldırılarını  kurumlardaki renklendirme usulüyle  sürdürüyorlar. Telefon rehberlerini, arkadaş listelerini ele geçiren, akrabalık ilişkileri, mezun olunan okullar ve çalışılan işyerleri üzerinden kişilerin bağlantısallık şablonunu çıkaran, yasa dışı dijital takiplerden elde ettikleri bağlantısal verileri yapay zeka programlarının desteğiyle nitelikli dolandırıcılık, tezgah ve kumpaslarda kullanan organize çetelerin geçmişi 2000'li yıllara uzanıyor.  Başlarda sms, telefon ve e-posta uygulamaları üzerinden ilkel trolleme yöntemleriyle yapılan sahtekarlıklar, dijital teknolojideki baş döndürücü ilerlemeyle birlikte ikna kabiliyeti güçlü, derinliği ve çapı muazzam boyu...

Çocuklarını koruyamayan toplumlar çürüyüp yok olmaya mahkumdurlar

Resim
via alismetamorphosis@blogspot Son 5-6 yıldır elimi attığım her işin altından istisnasız çok kötü kokular geliyor 2018'de bir arkadış evindeki davette tanıştığım Pınar adındaki avukat, velayet değişikliği kararına itiraz dilekçemi verdiğimi söylediğimde,  "Bu ülkede velayeti fahişeden bile zor alırlar"  demişti. Bunu duyana kadar velayetin benim için anlamı kağıt üzerindeki bir formaliteden ibaretti. Arkamdan öyle çirkin tezgahlarla çalışmışlar ki bende olan velayet hiçbir somut gerekçe olmaksızın Anadolu 11.Aile mahkemesinde karşı tarafa geçti.  Bana  "Bu ülkede velayeti fahişeden bile zor alırlar"  diyen avukatın davanın Emniyet/İstihbarat soruşturmasını yapan biri çıkması, soruşturma kapsamında ikamet ettiğim yerde yönlendirildiği daire sakinlerinin  yıllara uzanan nitelikli iftiraların ve dedikoduların baş aktörleri olması çok manidar.   Bundan âlâ PARALEL YAPILANMA mı olur?!   Velayet davasının karar aşamasında oğluma çok benzeyen bir çocuğu ...

Sapkın para-militer çeteler devletten daha güçlüymüş

Resim
  via alismetamorphosis.blogspot Kadına ve çocuğa yönelik kurumsal destekli sistematik zorbalığın izleri  Bir yıllık kopuştan sonra  Şubat 2017'de henüz on iki yaşında olan oğlumu 6284 sayılı yasa sayesinde tekrar yanıma alabilmiştim. Ancak bu defa gittiğimiz yerlerde bizi fiziki takibe alan, beni ve çocuğumu tedirgin eden insanlar peyda oldu. Babasının eşi TMSF avukatı Nagihan Gür Altaylı'ya psikolojik şiddetinden dolayı oğlum lehine verilen 6 aylık uzaklaşmanın sona ermesi ve çocuğumun bu kadınla tekrar temasa geçmesiyle psikolojik istismarlar kaldığı yerden devam etti. Oğlum hafta sonları için gittiği babasının evinden onun yaşını aşan ağır ithamlarla dönmeye başladı.  Bize bu tezgahı kuran çocuk istismarcılarıyla ve onların yargıdaki uzantılarıyla savaşıyorum.   Ekim 2017'de çocuğu yanlarına almalarıyla birlikte açtıkları velayet davasının seyri bizim lehimizeyken 180 derece çark etti. Eş zamanlı olarak babanın ve eşinin Blog yazılarımı gerekçe yaptıkları da...