Kayıtlar

"Kavgasız, kutuplaşmasız, savaşsız bir hayat mümkün müdür?"

Resim
"Evet mümkündür. Ama koşulu var; kavganın, kutuplaşmanın, savaşların nedeni ortadan kalkmalıdır!.. Günümüzde yaşanan kavgaların, kutuplaşmaların, savaşların asıl kaynağı sömürüye dayanan toplumsal üretim tarzı, toplumsal ilişki biçimleri ve onun üzerinde şekillenen burjuva sınıfın egemenliğidir. Sömürü ilişkileri ayırır, kutuplaştırır ve çatıştırır. Bu kaçınılmazdır. Asıl kutuplaşma ve çatışma ise sömüren ve sömürülenler arasındadır. Kiminde daha belirsiz ve bulanık görünse de kiminde bütün netliği ve uzlaşmazlığıyla kırıp-geçiren türden yaşanır.  Kötü olan kavgasızlığın, barışın ve adaletin olması istemi değildir. Kötü olan bunların nasıl mümkün hale gelebileceğinin gizlenmesi; kapitalist sömürü ve zulüm sisteminin ürettiği ölüm, açlık ve yoksulluğun insanlığın yüzde 98’ini nasıl vurduğunun atlanarak yığınların-uyanış içinde olan kesimleri de içinde olmak üzere aldatılmaya çalışılmasıdır. Kavramları içeriklerinden ve toplumsal hayatın gerçekliklerinden soyutlayarak kullanan liber...

Şirinevler'den bir işçi

Resim
Bu Sistem Acı Üretiyor! Şirinevler’den bir işçi Yaşadığımız kapitalist sömürü düzeninde emekçiler olarak her gün yüreğimizi derinden yakan acılar yaşıyoruz. Bu sistem sürdükçe yaşamaya da devam edeceğiz. Yakın zamanda beni en çok etkileyen böyle bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Altı yaşındaki Salih’in hayatının nasıl ellerinden alındığını… Geçtiğimiz günlerde Ankara’da yaşayan Suriyeli savaş mağduru bir aile, atık sebze ve meyve toplamak için akşam saatlerinde semt pazarına dolaşmaya çıkıyor. Nasıl bir çelişki, nasıl bir akıl dışılık! Bir yandan yapay zekâdan, uzay yolculuklarından bahsediyor insanlık, bir yandan atık meyve, sebze topluyor yerden! Aile, altı yaşındaki çocukları Salih’in bir anda kaybolduğunu fark ediyor. Çocuklarını en son gördükleri yere gittiklerinde ise sebze kasalarının yanında, kapağı açık bir kanalizasyon kuy...

Geçmişten Siyasi Portreler

Resim
[Hürriyet/ 13.10.2002] Gaflarıyla esprilere konu olan DYP Lideri Çiller, dün Kırıkkale’de söyledikleriyle daha öncekileri gölgede bıraktı. Akbulut ve Tuğrul Türkeş ile birlikte kalabalığa seslenen Çiller, ‘‘Sizi Cenab-ı Allah'a emanet ediyorum’’ diyeceğine, ‘‘Cenab-ı Allah'ı sizlere emanet ediyorum’’ dedi. Çiller, 3 Kasım seçimleri öncesinde başlattığı yurt gezilerine dün de Kırıkkale, Çorum ve Amasya'da devam etti. Helikopterle ilk olarak Kırıkkale'ye geçen Çiller, meydana seçim otobüsü ile çevredekileri selamlayarak geldi. DYP'nin iktidardan uzaklaştığı her dönemde milletin mağdur edildiğini savunan DYP Lideri, otobüsün üzerinden kalabalığa sorular sorarak konuşmasını sürdürdü. Çiller, şöyle konuştu: TÜRKEŞ'İN OĞLU BURADA ‘‘Memnun musunuz bu iktidardan, kim bunlar? Birisi Sayın Ecevit. Ona oy veren vatandaşlarıma diyorum ki oyumu geri istiyorum. Sonra MHP var, verdiği sözü tuttu mu? Alparslan Türkeş'in oğlu nerede? DYP'de. O zaman milliyetçil...

Biz Aleviler Hakikat Cevherine Aşk Demişiz

İbadet mananın özünü, hakikati, hakikatin cevherini idrak etmek için vardır. İnancın nihai amacı idraktir. Yolunu şaşırmış olanlar ibadetin nihai hedef olduğu yanılgısıyla rehavete düşerler.

Savaşmak Niçin Bir İktidar Stratejisine Dönüşüyor?

Resim
S avaş ve savaş kışkırtıcılığı, etkin bir finansal kaynak haline geldi. Savaş tehdidi, yaygın iktidar stratejisine dönüştü. Yerellerdeki savaş kışkırtıcılarının söylem ve politikaları, en büyük krizini yaşayan küresel kapitalist sistemin n eoliberal sömürü politikalarından bağımsız değildir. "Korkunç bir silah yığınağı ile birlikte insanlığı büyük bir emperyalist savaşa doğru sürükleyen girişimler giderek artmaktadır." Savaş ve yıkım yerine barış ve huzurun tesisi bir insanlık meselesidir. Yiğitlik artık savaşmaktan ve savaş çığırtkanlığı yapmaktan değil bilakis diyalogdan ve barışa hizmetten geçiyor.  Sorgulamayı ve özgür iradeyi öteleyen her girişim "muktedirlere" hizmet eder.  Bugünün "muktedirleri" dünya tekelleri ve yerel işbirlikçilerinden başkası değildir. Unutulmamalıdır ki;  Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülüdür.  Günümüzde savaş karşıtlığının, insan hakları aktivizminin, çevreciliğin bile tekelleri...

Sevgi, Yüksek Değerler, Diğerkâmlık ve Hoşgörü

"Yaşadığımız kargaşa ortamında sevgiyi, yüksek değerleri, diğerkâmlığı, hoşgörüyü yakalayabiliyorsak, biz insan olarak üzerimize düşen vazifeyi yerine getiriyoruz demektir. Sevgi olmadığında her şey ötekidir. Biz ötekileştirmeden bir sevgi arayışı içerisinde olmalıyız. Hayata nefretle, negatif duygularla bakmak yerine pozitif değerlerle, sevgiyle bakmaya çalışmak bizi çok daha hızlı ve çok daha doğru bir yola götürür. Herkesin kendine göre bir ferdi planı var. O planı pozitif değerlerle yapmak ayrı, isyan ederek, haykırarak yaşamak çok daha farklı. Duygusal varlıklarız.  Duygularımız olmadan tekamül edemiyoruz. Duygularımızla ve duyularımızla varız. Onları tam anlamıyla kontrol altına alıp mükemmel bir farkındalık yaşamamız mümkün değil. Dualite prensibi geçerli. İyi ile kötü geçerli ve biz de tercih yapıyoruz sonuçta.  Bizler pozitifleri seçeceğiz."

Anadolu'da Hayvanlara Yönelik Cinsel Suçlara dair Hitit Yasaları

"Hitit kanunları, M. Ö. 2. binyıl Anadolu’sunda toplumun yasakları, günahları veya toplumsal normlarının anlaşılması için de irdelenmesi gereken maddeler içermektedir. Özellikle hayvanlarla ilgili işlenen cinsel suçlar, teokratik bir devlet sistemi ile yönetilen Hititlerde tanrıların huzurunda kabul edilemez kirli ve lanetlenecek davranışlar olarak görülmektedir. Hayvanlarla İşlenen Cinsel Suçlar Kanunlarda hayvanlarla igili 187, 188, 199 ve 200A nolu maddelerde yer alan cinsel suçların cezaları ciddiyet ve ağırlıkları yüzünden kral tarafından verilir ve cezası ölümdür. 17. Maddelerde kralın huzuruna çıkmayan suçluların yaşamalarına izin verilebileceği de belirtilmektedir. 187 nolu kanun maddesi durumu şu şekilde ifade etmektedir: 'Eğer bir adam bir sığırla günah işlerse lanet edilecek bir eylemdir; o ölsün. Kralın kapısına onu götürür, onu kral öldürür, [kral] onu yaşatır, ama o kralın önüne çıkmasın.' (Imarati, 1992, s. 173) Aynı ifadeler bir adamın koyun, domuz ve köpek...

Ermenistan devlet ciddiyetine yakışmayan bir heykele ev sahipliği yapıyor

Resim
 Kin ve nefreti besleyen "eserler" sanat eseri olamaz. Halkı kitlesel göçe zorlamak ve katletmek "geleneği", yaşadığımız coğrafyanın anlına yapışmış kara bir lekedir. Bu kara lekenin savunucuları  günümüzde hâlâ mevcuttur.  Tarihsel süreçlere dair hafızanın diri tutulması ile kin ve nefretin sürekli körüklenmesi arasında nihai amaç bakımından fark vardır. İlki yapıcı ve sağaltıcıdır, ikincisi yıkıcı ve yıpratıcı. Tarihsel olaylara tek bir açıdan bakmak, gerçeğin ıskalanmasına sebep olur. Farz-ı misal modern Avusturalya'nın, İngiliz kolonilerinin kıtaya ayak bastığı günü her yıl kahramanlık öyküleriyle kutlamaları, yerli halk Aborijinler için işgal edildikleri ve sömürgeleştirilerek kendi topraklarında köleleştirildikleri günün kutlanmasıdır.

Modern Kölelik Çağı

"Dünyada hâlâ çok fazla kölelik vardır. Kimi zaman böyle adlandırılmaz, ama bir kişi 'terk etmekte' özgür olmadığında, 'kaçarsa' cezalandırılacak olduğunda, bu köleliktir. Birinin her aklına estiğinde insanlar "kapı dışarı ediliyorsa", bu da bir kölelik durumunu gösterir. Eğer bir kişi kendi çıkarları uğruna değil de, temel varlığını korumak ya da sürdürmek amacıyla acı verici işlere ya da alçaltıcı seçimlere zorlanıyorsa, bu da bir kölelik oluşturur."

Kürtçe kadim bir dildir ve Kürtler derin bir kültüre sahiptir

"Herkesin kendi dilinde yazması, çizmesi ve okuması doğal haktır. Bu işi pedagogların çözmesi gerekir. Bir çocuk en iyi nasıl öğrenir? Anadili ile başlayarak ve daha sonra diğer dilleri öğrenerek. "   CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu