Kimsenin bozuk düzenle bir sorunu yok, herkes iktidar olmanın ya da iktidarda kalmanın derdinde...

via alismetamorphosis.blogspot

Kozmik odalara giren eskinin iktidar ortağı şimdilerin terör örgütü Gülen Cemaat yapılanmasının toplumda sebep olduğu tahribatın telafisi yok. Devleti ele geçirme hırsıyla sapkın ve karanlık bir ruhun emrine girmiş gibi  ortak bütün değerleri ayaklar altına alarak saldırdılar. Her gelen iktidarın "ötekisi" olan bizlere, Aleviler ve Kürtlere, daha çok da Alevi Kürt toplumuna yönelik telekom ve internet üzerinden dizayn edilen kurumsal tezgah ve oyunların miladı 2000'lerin başlarına kadar uzanıyor. Sosyal medyanın henüz oluşmadığı, internetin tabana yayılmadığı o tarihlerde e-posta hesaplarının, yahoo, hotmail gibi servis sağlayıcılarının güvenlik açığını kullanarak kurdukları tezgahlar gün yüzüne çıkıyor.

Kapalı bir cemaat yapılanmasının katı ahlaki değerleriyle yetiştirilmiş gençlerinin ANONİM kimliklerle neler yapabileceğini, maruz kaldığımız saldırılar vesilesiyle öğrenmiş bulunduk. Bilinçaltlarına hakim olan, bastırdıkları ne kadar sapkın eğilim varsa (ensest, pedofili, zina, cinsel her tür obsesyon) bizler aleyhindeki kurgu ve hikayelerde kullanmışlar.

Bugün ortaya çıkan kanıtlar ışığında geçmişe projeksiyon tuttuğumda, o vakitler izaha muhtaç birçok olay da aydınlanıyor. Benim gibi hedefteki kişileri sürekli olarak zan altında bırakmaya programlı paramiliter siber çeteler, bildikleri en iyi şeyi yapmışlar: Yalan, iftira, kumpas. Fetö gibi, Adnan Oktar'cılar gibi taşeron yapılanmaların bir ayağı devletin kurumlarındadır, diğeri de mahalle aralarına kadar sızan fuhuş/uyuşturucu çetelerindedir. Buna siber çeteler de eklendi. Kaset/kumpaslarla tuzağa düşürdükleri kişileri kumanda ettikleri şantaj ağlarıyla çalışıyorlar. Kullanabilecekleri "işlevsel" parçaları kendilerine ayırıyorlar. TMSF'de kilit görevlerde bulunan eski eşim Fatih Kemal Altaylı'yı önce tuzağa düşürdüler, sonra da denklemi yeniden kurup onu cemaat/hemşerilik çıkar ağlarına içgüvey yapıp benim üzerime kırmızı çizgi çektiler. Buna da herkes razı oldu. Ailem dahil..!

Sistemin "görünmez kirli araçları"nın hangi mekanizmalar üzerinden harekete geçtiğini biliyoruz

Malatya Zirve yayınevi katliamının, Rahip Santoro cinayetinin yaşandığı 2000'li yılların başlarında İlkay ablam Yahova Şahidi olmuşu. Bu durum en başta rahmetli babamın hiç hoşuna gitmedi. Ancak onun kendi kararıdır dedi. Zira bizde inanca saygı vardır. Ancak özellikle ben ablamın bütün mesaisini dine adamasına tepkimi açıktan koymuştum. Çünkü henüz çocukluktan çıkmamış olan yeğenlerimin ona daha çok ihtiyaçları vardı... Paramiliter çeteler çocuklarımızı ve yeğenlerimizi tuzağa çekmek için tam da böyle fırsatları kolluyorlar. Anne baba denetiminin olmaması onların işlerini kolaylaştırıyor. Mevcut iktidarların hoşuna gitmeyen ne varsa ahlak, vicdan ve yasa tanımayan paramiliter çetelerin önüne atılıyor. Yıllardır bana ve aileme yönelik sistematik saldırıların arkasında kurumsal ancak saygınlığı olmayan kirli bir irade yatıyor.

Ne diyelim, illa ki bir düşmanımız olacaksa bir sonraki düşmanımız bunlar kadar namert, bunlar kadar şerefsiz, bunlar kadar kapasitesiz olmasın.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Henüz 13 Yaşındaki Berfin Demir'in İntiharı Araştırılsın!

Kürt Ulusal Marşı "Ey Reqîp"

Etnik ve mezhepsel faşizme sırtını yaslayanların bizlere verdiği mesaj