Paralel devlet yapılanmalarına bağlı networklerin çalışma sistematiğini ve ortaya çıkan bariz olayları yıllardır kayıt altına alıyorum.
Ben ODTÜ mezunu bir sosyoloğum. Süreçlere nesnel boyutta bakmak eğitimimin bir parçası. Dolayısıyla ortaya çıkan olayları nesnel boyutlarıyla değerlendirmek mesleğimin bir parçası.
Bir Bylock gitti ama başka Bylock'lar var. Toplumun hemen her katmanından insanın bulunduğu bu iletişim ağlarında sizi zan altında bırakan uygunsuz içerikleri servis edecek veya sizin aleyhinizde kara propaganda yürütecek birilerini mutlaka buluyorlar.
Terör örgütüne dönüşen Gülen Cemaatinin şaşalı zamanlarında da şimdinin örtük/açık iktidar koalisyonlarında da ne hikmetse hedef olmayı "başaran" yegane kesim biz Alevi Kürt'leriz (!).
Sekiz yıldır hemen hemen gittiğim her yerde kendilerine servis edilen manipulatif bilgi ve belgeler üzerinden bir önyargıyla hareket eden insanlarla karşılaşıyorum. Bunlar arasında elbette akli selim sahibi olanlar da var. Ancak sayıları çok az.
Toplumun birbirinden çok farklı katmanlarında inşa edilen çıkar ağlarına dair yıllar içerisinde çok olay birikti. Bunlardan birini aktarmak istiyorum:
Anadolu 14.Asliye Ceza'nın kapısında duruşma saatini bekliyordum. Hakaret gerekçeli dava ve soruşturma bombardımanlarını başlatan eski eşim Kemal'le eşi etrafta yoktu. Duruşma listesini gözden geçirdiğim esnada yanıma sayıklar gibi konuşan biri yanaştı. Bana bakarak konuşuyordu. Ne dediği anlaşılmıyordu. Kapıya asılan duruşma listesine baktığımda tacizden yargılanan kişi olduğunu tahmin etmek güç olmadı. Tuhaf hareketlerle sataşmayı sürdürünce kat güvenlik görevlisinin yanına giderek durumu bildirdim. Tacizcilerin mahkeme kapılarında bile kadınları taciz etmesine müsaade etmemelerini rica ettim. Güvenlikten beni şaşkına çeviren bir yanıt aldım: "Benim yapabileceğim bir şey yok". Bir olay çıkarsa sorumlu olarak kendilerini göstereceğimi söyleyerek yanından ayrıldım. O esnada mahkemenin kapısına14-15 yaşlarında bir grup genç getirildi. Yukarıda bahsettiğim tacizci adam kendisinin başaramadığı "sataşma ve olay çıkarma" işini bu kez bu çocuklara yaptırmaya niyetliydi. Çocuklardan birine para teklif ettiğini duydum. Çocuktan yüksek sesle "Yok abi yapamam ben" yanıtını aldı. Olay, oturduğum bankın tam karşısında yaşanıyordu.
Bunlar olurken bütün bu işleri başıma açan eski eşim Kemal Altaylı ve eşi Nagihan Gür Altaylı her zamanki gibi Adliye koridorunun kuytu bir köşesinde saklanır gibi pusuya yatmışlardı.
YILLARDIR TÜRLÜ TEZGAH VE OYUNLARLA BENİ KRİMİNALİZE ETMEYE ÇALIŞAN BU DÜZENEKLERLE SAVAŞIYORUM.