Türkiye'de Kürt ve Alevi kimlikleriyle doğmak ve toplumcu gerçekçiliği benimseyen sol gelenekten gelmek hayata 1-0 başlamaya yetiyor... En sefil karakterdeki insanlar sırf kimliklerinden dolayı kayırılıyor...
Türkiye'de "Makbul Vatandaş" tanımına girmek için üç ana kimlikten en az birine sahip olmanız gerekiyor: Türk, Sünni, sağcı. Bunlardan hiçbirine sahip değilseniz devletin örtük geleneğiyle nüfus kütüğünde fişlenmiş kategoriye girersiniz.
Vatandaşı fişleme geleneği dijital çağın bilgiyi aktarma hızıyla birlikte daha sofistike yol ve yöntemlerle devam ediyor. Ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı politik söylemler toplum tabanındaki "makbul vatandaşın" kolektif bilincini olumsuz yönde besliyor. Bölücülük kurumsal bir arka planla, çağa uyarlanmış yeni araçlarla sürdürülüyor.
Paralel Devlet Yapılanmasının bakiyesi resmi/özel paramiliter siber çeteler
Şuçluyu bulmak ve yargılamak yerine mağduru mercek altına almak, liyakatsizliğin en bariz işaretlerindendir. Kamunun gücünü şahısların menfaatleri doğrultusunda heba etmek devlet ahlakına yakışmaz: Bknz-Taraflı ve Bağımlı Yargı ve Emniyet Mensupları. Davalının iftiralarını ispat için İNTERPOL soruşturmasına kadar (hakimin sözlü ifadesidir) teyakkuza geçen, onur ve haysiyet zedeleyici iftiraların boşa çıkması neticesinde ise hiçbir işlem yapmayan, çocuğu ve anneyi adi çetelerin sistematik itibarsızlaştırma saldırılarından korumaktan aciz Aile mahkemeleri, taraflı ve bağımlı cemaatçi Emniyet personeli... HAL BU OLUNCA devlete çöken çeteleşmeler kendilerine "nitelikli iftira pazarı" kuruyorlar. "Çamur atmak", cemaat/hemşerilik çıkar ağlarıyla yalancı şahitler ayarlamak, dijital manipulasyonlarla ikna kabiliyeti güçlü bilgi ve belge üretmek, dava soruşturmalarını nitelikli iftira düzenekleriyle manipule etmek arz/taleple çalışan bir piyasaya dönüşerek paralel yapılanmaların paralel ekonomisini inşa ediyor. DEVLET KURUMLARI DA BUNA ÇANAK TUTUYOR. Cezasızlık politikalarıyla suçlular korunuyor. Üstelik anneyi ve çocuğun yüksek yararını gözetmesi gereken AİLE MAHKEMELERİ eliyle bunlar yapılıyor... Beni itibarsızlaştırmaya çalışan kişiler; eski eşim Fatih Kemal Altaylı ve avukat eşi Nagihan Gür Altaylı'dan başkası değildir. Profesyonel saldırıların startının Ocak 2014 tarihinde verildiği anlaşılıyor. Fatih Kemal Altaylı'nın ayrı eve çıktığı ( psikolojik şiddetine ve yalanlarına daha fazla katlanamayıp kendisini evden attığım) tarihtir. İlk iki yıl ortak evladın hatırına asgari düzeyde iletişim kurdum. Ta ki Kartal Kentplus'a taşındığı 2016 Nisan'ına kadar. O tarihten bu yana hayat benim ve oğlum için tam anlamıyla kabusa dönüştü. Dört yıl boyunca oğlumu neredeyse hiç göremedim. Telafisi imkansız yıllarımız ardı arkası kesilmeyen yalan ve iftiralarla, kurumsal destekli saldırılarla geçti.
Yorumlar
Yorum Gönder