Türk ve "Kanun Türkü"

Kozmopolit Türkiye toplumunun ulus inşasında "kapsayıcı bir kimlik" öne çıkartıldı. 

Günümüz entelektüel çevrelerde bu kimliğin etnik ya da ırksal bir anlam ifade etmediği iddia edilse de devletteki hakim ideolojinin kurucu babalarının söylem ve politikaları hiçbir zaman bu yönde olmadı. Nüfus kütükleri fişlenerek kategorize edildi. Sistematik olarak ayrıcalıklı bir sınıf inşa edildi. 

Evrensel ilkelerle bir araya gelen ve diyalog kurabilen uluslararası toplumda insan onur ve haysiyetinin yok sayıldığı politikaların sürdürülebilirliği yoktur. 

Yukarıdan inmeci toplum mühendisliğinin gerek kurumsal yapılarda, gerekse toplum, birey ve gruplar üzerinde görülebilir yansımaları vardır.  Geçmişte açıkça dile getirilen, günümüzde ise daha örtük biçimlerde varlığını sürdüren ayrımcılığın "Anayasal Eşitlik"e aykırı pratikleri toplumun adalete olan inancına, huzur ve refahına tehdit oluşturmaktadır. 

Eşitlikçilikten ve kapsayıcılıktan uzak "üst kimlik" inşasının birey bazından deformasyonlara yol açması kaçınılmazdır.

Milgram deneyi, insanların otorite sahibi bir kişi veya kurumun isteklerine, kendi vicdani değerleriyle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne ölçüde istekli olduklarını ölçme amacını güden bir deneyler dizisidir. Ve insana dair çok şey anlatan bir çalışmadır.

Ait olunan ya da kabul edilen "üst" kimliğin "kazandırdığı" ayrıcalıklar muhbir/ajan vatandaş tipolojisini yaratılıyor. 

Kişili/liksizli/ğin inşası devlet ve kurumlar eliyle oluyor. Kendi eylem ve söylemlerinin sorumluluğunu almaktan aciz, dar çıkarlarına odaklı yaşayan sığ insan tipolojisi sistem tarafından bile isteye yaratılıyor.

Düşünebiliyor musunuz; devletle kurduğu "ayrıcalıklı" ilişki ağlarıyla arkanızdan iş çeviren ve bundan maddi manevi kazanç elde eden sahte "dostların" varlığını.

Onurlu ve haysiyetli olanları bir tarafta tutarak söylemek gerekirse; Kurulu sistem - Alevi Kürtler olarak- bizlere "Türk"e şüpheyle yaklaşmamız gerektiğini öğretiyor.