Kürtçe olmazsa Türkiye'de Kürtlük devam eder mi?

- Kürtler arasında HDP’nin “radikal demokrasi” fikriyatına karşı bağımsızlıkçılık eğiliminin arttığına dair iddialar da var…

- Bundan çok emin değilim. Hem Türkiye Kürtlerinin bir şekilde tecrübe ettiği sosyolojik durum hem de uluslararası ortam buna müsait değil. O nedenle HDP fikrinin Kürtler arasında ana çizgi olmaya devam edeceği kanaatindeyim. Öte yandan elbette son 4-5 senede yaşatılanların aktüel düzeyde toplumda yarattığı değişiklikler var.

Ne gibi değişiklikler?

- Kürtlerin önemli bir kısmı hâlen daha önce olduğu gibi HDP’ye oy veriyor ama bu kadar.

Neden bu kadar?

- Kürt kalabalıklarının Kürt meselesi etrafındaki itirazını seslendirmesinin ana mekanizması HDP etrafında durmak, HDP’ye oy vermek şeklinde gerçekleşiyor. Ama daha önce gördüğümüz biçimiyle sokakta olma, HDP’li vekillerin arkasına dizilme hâline bir süredir tanık olmuyoruz. Bu, rejimin otoriter karakterinden kaynaklandığı kadar, 2015 sonrasında Kürt siyasetinin yanlışlarıyla da ilgili. Bugün Kürt kalabalıkları sokakta değil ama HDP’ye oy veriyor. Bir başka eğilim olarak da kültürel alana çekiliyor. Enteresandır, şu anda Kürtler arasında kültürel alanda bir Rönesans yaşanıyor. Ciddi bir canlanma hâli var. Eskisinden çok daha fazla Kürtçe kitap, mizahtan psikolojiye, iktisattan tarihe kadar çeşitli alanlarda uzmanlaşmış dergiler yayınlanıyor. Yeni nesiller Kürtçe öğrenmek için çeşitli çalışmalar, kampanyalar yapıyor.

Bu canlanmayı nasıl izah ediyorsunuz?

Kültür alanına çekilmek, itirazını kültürel araçlara dolayımlayarak ifade etmek, siyasal alanda var olmanın maliyetinden daha düşük çünkü. 1980 sonrasında da böyle bir eğilim yaşanmıştı. Solun önemli bir kısmı kültür alanına çekilerek kendisini bir şekilde devam ettirmeye, baskıyla böyle baş etmeye çalışmıştı.

- Rawest Araştırma’nın “Türkiye'de genç Kürt olmak” başlıklı araştırmasına göre ayrımcılığa uğramak Kürt gençlerinde hem dile hem kimliğe dönüşü sağlıyor. Araştırmanın yürütücülerinden Reha Ruhavioğlu’na göre Kürt gençleri arasında radikalleşme azalırken sivil siyasete yönelim artıyor. Dahası, Ruhavioğlu’na göre asimilasyon artarken Kürtlük bilinci de artıyor. Yani Kürtçeyi kullanma azalırken, gençler arasında Kürtlük bilinci artıyor. Bu nasıl mümkün olabiliyor?

Rawest’inki bir realiteyi tespit ediyor. Klasik sosyal bilim okumaları, dil ortadan kalkarken etnik bilincin yükselişini tespit eden bu tür sonuçları birbiriyle uyumsuz bulur. Çünkü ikisi arasında doğrudan bir ilişki olduğu, anadil kullanımı azaldıkça etnik bilincin de azalacağı sanılıyor. Oysa etnik bilinç ya da kimliğe sığınma, çekilme, illa dili sürdürmeyi gerektirmiyor.

Neden?

2000’li yılların başında İskoçlarda orijinal Kelt dilini konuşma oranı yüzde 5 civarındaydı. Şimdiki oran daha da vahim olabilir. İskoçların yüzde 95’i İngilizce konuşuyor yani. Son 20-30 senedir Baskça eğitim dili olmasına rağmen Bask’ta da durum böyle. Fakat İskoç dilinin kullanımı yüzde 5’lere düşerken, İskoç milliyetçiliği zirve yapmış durumda. Büyük ihtimalle önümüzdeki dönemde yapılacak referandumla Britanya’dan ayrılma kararı alınacak. Dolayısıyla bir etnik kimlik için dilden başka şeyler üzerinden de devam ettirilebilir. Farklılık duygusunu canlı tuttuktan sonra, bu dil ya da başka bir şey olabilir. Mesela karşıdaki kimlik tarafından neye maruz bırakıldığı bir kimliği canlı tutmak için dil kadar güçlü bir değişken olabilir. Kürtlerin son beş senede maruz kaldıkları, kendi kimliklerine çekilme eğilimini zaten güçlü kılmaya yetiyor. Kürtçenin kullanımındaki zayıflamaya karşılık milli kimliğin güçlenmesi bir çelişki değil. Fakat ortada bir trajedi olduğunu da kabul edelim.

Nasıl bir trajedi?

Siyasi baskılar kültür alanına çekilmeyi, buradaki canlılığı tetikliyor ama bunun ne kadar gideceği belirsiz. Kürtçenin devam ettirilmesi kurslar, dergiler, online kampanyalar gibi iradi tasarruflarla olacak şey değil. Böyle devam ederse, 20 sene sonra Kürtçesiz bir Kürtlük hâli ortaya çıkabilir. Ama Kürtçesiz bir Kürtlük kuvvetli bir itiraz kimliği olmaya ne kadar devam eder, bunu kestiremeyiz. Dolayısıyla “Kürtçe olmasa da Kürtlük devam eder” gibi bir rahatlığa da kapılmamak gerekiyor.


[Gazeteci İrfan Aktan'ın Devletin Kürt politikasına dair tarihsel, sosyolojik ve güncel araştırmalarıyla bilinen sosyolog Prof. Dr. Mesut Yeğen’le yaptığı söyleşiden alıntıdır.]





Bu blogdaki popüler yayınlar

Henüz 13 Yaşındaki Berfin Demir'in İntiharı Araştırılsın!

Kürt Ulusal Marşı "Ey Reqîp"

Etnik ve mezhepsel faşizme sırtını yaslayanların bizlere verdiği mesaj