Anayurdunda Mülteci bir Halk: Kürtler

KÜRT SORUNU

"Galiba Allah da bizi sevmiyor."


"Bir televizyon muhabiri, bu mahşeri kalabalık içinde, sırtını bir kayaya dayamış yaşlı bir Kürde soruyor: 'Bu haliniz ne?' Yaşlı Kürdün cevabı gayet manidardır: 'Araplar bizi sevmiyor, İranlılar da bizi sevmiyor, Türkler de bizi sevmiyor (çünkü Türkiye onlara henüz kapılarını açmamıştı). Galiba Allah da bizi sevmiyor.' Evet, Allah’ın sevmediği bir kavmin devlet olamayışından bahsediyoruz." (Yasin Ceylan - Kürtler ve itaat/ radikal)

Kürtler ve itaat


Doğu kültürlerinde kurumlaşan devlet zulmüne karşı, neden özgürlük mücadelesi verilmediği, bir halk hareketinin olmadığı, her düşünen insanın sorması gereken bir sorudur...

Kürtlerin bugünkü perişan hallerinin asıl sebebi, asi ve intikamcı olmaları değil, bizzat kendilerine güvenmemeleri, dost bildiklerine güvenmeleridir. Bu naif psikolojileri, onları birçok badireye sürükledi. Osmanlı’ya ve Türkiye Cumhuriyeti’ne sadık kaldılar, Kurtuluş Savaşı’na katıldılar, Lozan’da dindaşlık adına hak iddia etmediler. Buna karşılık, kendilerine hiçbir hak verilmedi, kendilerine Kürt denilmesi bile esirgendi, dilleri yasaklandı, çocuklarına Kürtçe isim vermeleri önlendi. Devlet Kürtlere, “siz de Türklerin bir kolusunuz” dedi ama buna önce Türklerin kendileri inanmadı."

Suriye, İran ve Irak

Suriye Kürtleri, I. Dünya Savaşı sonrası, Fransa işgaline karşı savaştılar. Bağımsızlık mücadelesinde, Fransa’dan ilk yönetimi devralanlar da kendileri oldu. Ancak sonraları Arap ırkçı çoğunluğun gadrine uğradılar, uğruna savaştıkları ülkede, kendilerine vatandaşlık hakkı bile verilmedi. İran’da Kürtler, İslam devriminden önce, İran Şahı’nın ırkçı politikalarına maruz kaldı, her türlü ayrımcılığın mağduru oldular. Şahın zulmüne karşı, diğer karşıt gruplarla birlikte mücadele verdiler ancak zaferden sonra, yeni İslam devleti tarafından dışlandılar. Allah’a, Muhammed’e, Ali’ye inananlar, Kürtlere verdikleri sözde durmadılar, onlara ihanet ettiler. Amerikalılar da Kürtlere ihanet etti. Mazlum milletleri, zulmeden devletlerinden kurtarmak adına, askerlerini ölüme sevk eden Amerika, dünyanın en mazlum kavmine zulmetti. Saddam’a karşı onları ayaklanmaya kışkırttı, destek vaat etti ama sonunda onları yalnız bıraktı. Erbil ve Süleymaniye caddelerinde, Saddam’ın savaş helikopterlerinden atılan mermilerle ölen Kürt gençlerinin cesetleri, antik zamanlarda ilahlara adanan kurbanları andırıyordu.

Körfez harbinde, Saddam’ın ordusundan kaçan yüz binlerce Kürt, çoluk çocuk, Türk topraklarına sığınmıştı. Havalar soğuktu. Bahar henüz gelmemişti. Dalga dalga şuraya buraya savrulan insan kümeleri...

"Bugün hala çözülememiş 'Kürt Sorunu'nun temelleri Mustafa Kemal ve İttihatçı Kadrosunun politikalarında gizlidir. O dönem iyi analiz edilmeden ve belgeleri ortaya çıkarılıp kamuoyu ile paylaşılmadan sorunun beraberce çözümünden hızlı yol almak ve mutabakata varmak bir hayli zor görünüyor. Çünkü resmi tarih yazıcılar olanları bütün çıplaklığıyla ve tarafsız değil Kemalistlerin ısmarladığı şekilde kaleme alıp kamuoyuna sondular. Böylelikle Mustafa Kemal sorunu çözecekti ancak Kürtlerden kaynaklanan sebeplerden dolayı bu yapılamadı gibi bir görüşün hâkim olması sağlanabilirdi. Yapılmak istenen de buydu ve ustaca manevralarla yapıldı. Bu nedenle “Kürt Sorunu” halen günümüzün en önemli sorunu olarak Türkiye Halklarının önünde duruyor... AMASYA PROTOKOLÜNDE yani Kemalistler henüz yolun başındayken, 'TÜRKLERİN VE KÜRTLERİN OTURDUĞU ARAZİ' diye tanımlanan “vatan” 1923 Ekim’inde yalnızca Türklere ait bir cumhuriyet olarak tescil edildi. Böylece Kürtlerin dışlanıp kuşatılması eylemi artık temel hukuki belgelerle de perçinleniyordu. Bu yöndeki bir diğer önemli adım 1924 Anayasasıdır. Bu anayasada Türkçe tek resmi dil olarak ilan ediliyordu. Böylece Kürtçenin kaderi belli olmuştu. Ölüme yatırılacaktı..." (Kemalizm ve Kürtler - Mehmet Kuzu)

["Kürtler ve İtaat" - Yasin Ceylan/Radikal ]
 
Fotoğraf: Dersim milletvekili Diyap Ağa ve Mustafa Kemal




Bu blogdaki popüler yayınlar

Henüz 13 Yaşındaki Berfin Demir'in İntiharı Araştırılsın!

Kürt Ulusal Marşı "Ey Reqîp"

Etnik ve mezhepsel faşizme sırtını yaslayanların bizlere verdiği mesaj