Ya hep beraber, ya hiç birimiz!

Doğrusu, bu güzel söylemin ne olduğunu, nasıl insani olduğunu öğrenebilecek miyiz, pek bilemiyorum! Zira bu salgını da olağan bir hastalık olarak algılayıp, olabildiğince yoğun tedavi ve kayıplarla atlattıktan sonra, her şey eskiye dönecek gibi gözüküyor.

Bu kanıya nasıl vardım? Geçen günkü, hükümetin aldığı önlemlerin anlatıldığı ve bir saate yakın süren toplantının hazırlanışı, sunumu ve içeriğinden böyle bir kanıya vardım. Tüm dünya adeta salgını birlikte yaşıyorken; virüs adeta tam bir sosyalist mantıkla, insanların gelir farklarına aldırmadan tüm insanlarda konuk oluyorken, herkes için aynı önlem alınmazsa duruma hakim olunamayacağı gün gibi ortada iken, daha toplantının hazırlık ve sunum aşamasında, toplumun konu ile ilgili çok önemli unsurlarının ihmal edilmiş olduğunun görülmesi hayal kırıcı oldu.  

Dünyanın hali ortada iken, alınacak önlemler hakkındaki açıklayıcı toplantıda asıl ilgililer ve en çok zarara uğrayan ve uğrayacaklar yoktu, sanki onları ikame edercesine ağırlıklı olarak siyasiler ve sermaye çevreleri vardı. Türk Tabipler Birliği ve Eczacılar Birliği, mücadelede işbirliği yapılacak teknik eleman kadrosu olarak salonda yoktu, muhtemelen hazırlık toplantısına da davetli değillerdi. Yazık! Teknik kadro yanında, başlangıç hazırlıklarında olduğu kadar, salonda da mutlaka bulunması gereken kadro da, salgından en çok zarar gören ve görecek olan emekçi guruplar ve temsilcileri idi. Onlar da salonda yoktu, yazık! Yöneticiler bilsinler ki, hiç kimse, hiçbir zaman avuçlarını ovuşturarak ülkenin felakete sürüklenmesini beklememektedir. Böyle bir sıcak günde, tam da birlik olmamız gerekirken, nedir bu garip kindarlık ve toplumu bölme söylemleri, doğrusu anlayamıyorum! Bu söylemi devamlı tekrarlayanlar çok şanslı, zira Freud çoktan terk-i dünya eyledi!..

Önlem paketinde emekçilerin olmaması büyük bir gaf değil, aynı zamanda çok büyük bir eksikliktir. Toplumun büyük kesimini emekçiler ve emekliler oluşturmaktadır. Kapitalist sistemde ekonominin durmaması, tüketim harcama akımının durmamasına bağlıdır. Tüketim boyutunda bu böyle olduğu gibi, üretim aşamasında da emekçiler büyük alanı oluşturmaktadır. O nedenle, sadece insanî değerler ve açısından değil, aynı zamanda tüketim ve üretim zincirinin aksamadan sürdürülebilmesi açısından da, kapitalist sistemin asgari gerekliliği olarak, emekçilerin devrede bulunması vazgeçilemez bir koşuldur. Bugün keşke, emekçiler üzerindeki vergi yükü kaldırılsa idi, hiç değilse, asgari ücretliler üzerinden. (yazının tamamı için bknz.)

Prof. Dr. İzzettin Önder / Evrensel 







Bu blogdaki popüler yayınlar

Henüz 13 Yaşındaki Berfin Demir'in İntiharı Araştırılsın!

Kürt Ulusal Marşı "Ey Reqîp"

Etnik ve mezhepsel faşizme sırtını yaslayanların bizlere verdiği mesaj