Atatürk Kürtlere Özerklik Sözü verdi mi?
"Gerçek şu ki; bu ülkeye en büyük zararı yüz yıldır Kürt sorununu dış güçlerin kışkırttığı bir sorun ve bu ülkenin asli unsuru olan Kürtleri ve siyasi temsilcilerini dış güçlerin maşası olarak gören/gösteren bu zihniyet veriyor... Bugün Kürt sorunundaki çözümsüzlük derinleşmiş ve ülke yapılan anlaşmalarla emperyalistlere daha fazla bağımlı hale getirilmişse bunun sorumlusunu bulmak için öyle ucuz senaryolara gerek yok. Artık iktidarının çıkarlarına hizmet etmediğini gördüğü yerde Kürt sorununda ‘çözüm masası’nı kim devirmiş ve yayılmacı emeller ile Kürt karşıtı politikalar nedeniyle kim Suriye’de müdahale peşinde koşmuşsa bugün ülkenin sürüklendiği çıkmazın sorumlusu da odur!" - Yusuf Karakaş / Evrensel
via elamidirius.blogspot

via elamidirius.blogspot
Atatürk Kürtlere Özerklik Sözü verdi mi?
Atatürk’ün Kürtlere özerklik sözü verdiğine dair 16/17 Ocak 1923 tarihli İzmit basın toplantısında gazeteci Ahmet Emin Beye söyledikleri örnek olarak sunulur. Bu sözleri gösterelim:
“Ahmet Emin Bey: Kürt meselesine temas buyurmuştunuz, Kürtlük meselesi nedir? Dahili bir mesele olarak temas buyurursanız çok iyi olur.
Gazi [Mustafa Kemal] Paşa: Kürt meselesi; bizim, yani Türklerin menfaatine olarak da katiyen söz konusu olamaz. Çünkü malumuâliniz bizim milli sınırımız dahilinde mevcut Kürt unsurlar o surette yerleşmiştir ki, pek sınırlı yerlerde yoğunluğa sahiptir. Fakat yoğunluklarını kaybede ede ve Türk unsurlarının içine gire gire öyle bir sınır hasıl olmuştur ki, Kürtlük namına bir sınır çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye'yi mahvetmek lazımdır. Faraza, Erzurum'a kadar giden, Erzincan'a, Sivas'a kadar giden, Harput'a kadar giden bir sınır aramak lazımdır. Ve hatta, Konya çöllerindeki Kürt aşiretlerini de nazarı dikkatten hariç tutmamak lazım gelir. Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmekten ise, bizim Teşkilatı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir. O halde hangi livanın ahalisi Kürt ise onlar kendi kendilerini muhtar olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye'nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade lazımdır. İfade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait mesele çıkarmaları daima varittir. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi hem Kürtlerin ve hem de Türklerin salahiyet sahibi vekillerinden meydana gelmiştir ve bu iki unsur bütün menfaatlerini ve mukadderatlarını birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki, bu müşterek bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olamaz.”
Görüldüğü gibi bu konuşmada Kürtlerin Türkiye’ye dağınık bir şekilde yerleştiği, Kürtlük namına bir sınır çizilmek istenirse Türklüğü ve Türkiye'yi mahvetmekle karşı karşıya kalınacağı, bunun yerine bir tür mahalli muhtariyet ile kendi kendilerini idare etmelerinin en iyi yol olduğunu belirtmiştir.
Bu cümlelerdeki “bir tür mahalli muhtariyet (özerklik)” ifadesi iki halkın ayrı ayrı iktidarlarının bir toplamı değil, tek bir iktidardır. Atatürk, direkt “özerklik” yerine “bir tür özerklik” diyerek yerel yönetimlerin yetkileri sınırları içinde davranmayı kastetmiştir. 1921 Anayasası’nın 21. maddesiyle vakıf, eğitim, sağlık, ekonomi, tarım, bayındırlık, sosyal yardım işlerini düzenlemede “illerin manevi kişiliğe ve özerkliğe sahip” oldukları belirtilmiştir. “Anayasamız gereğince zaten bir çeşit özerklik oluşacaktır” sözüyle bu madde kastedilmektedir. Kaynak: Odatv
