Hevrin Xelef'ın annesi: Kızımın vücudu paramparça edilmişti
"Barış Pınarı" askeri harekatına katılan birlikler tarafından katledilen Kürt Siyasetçi, Gelecek Suriye Partisi Sekreteri Hevrin Xelef'ın annesi Suad Muhammed, kızının yakalandığı anlarda kendisinin telefonla arandığını belirterek, “Arapça bağırıyorlardı. Bana cevap vermediler. Hevrin'in o anda düşmanın elinde olduğunu kendi kendime söyledim. Ama düşmanın kim olduğunu dahi bilmiyorum. Kızım sivil biriydi, asla savaşçı olmadı, siyasi bir savunucuydu.” şeklinde konuştu.
Hevrin Xelef’ın annesi kızının paramparça edilmiş vücudunu tarif ederken “Bir ya da iki kurşunla öldürmekle yetinebilirlerdi. Ama vücudunda hiçbir şey bırakmamayı seçtiler. Vücudu bir bezle sarılmış bir pamuk topuna benziyordu” ifadelerini kullandı gözyaşları içinde.
Acılı anne, “Göğsünü ve yüzünü örten bez parçasını kaldırdım ve vücudundan geriye çenesinden başka dokunacak bir şey bulamadım” dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Pazar sabahı Reuters’e verdiği demeçte, “ABD’nin, Kürt siyasetçi Hevrin Xelef’ın katledildiğine dair raporları gördüğünü” dile getirerek, haberlerden duyduğu derin endişeyi vurguladı.
Anne Suad Muhammed, “Şayet bu dünya temel insan haklarına inanıyorsa, kızımı vahşice katledenleri adaletin önüne getirmeme yardım etmeli ve ben hayatımın sonuna kadar kızımın hesabını sormaktan vazgeçmeyeceğim” diyerek tüm dünyadan acısını hafifletmek için katillerin adalet önüne çıkarılması için yardım beklediğini vurguladı. /krd/
"Kafa kesme görüntüleri, Gelecek Suriye Partisi Sekreteri Hevrin Xelef’a yönelik işkence ve bunun otopsi ile belgelenmesi, ‘kimyasal’ iddiaları korkunç. Bunların hepsi savaş suçudur!"
"Barış Pınarı" sınır ötesi operasyonu adı verilen askeri harekâtta, ÖSO çatısı altındaki ÖSO çatısı altındaki başıbozuk kökten dinci grupların hamiliğini yapan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), vahşet içeren savaş suçlarının da ortağıdır. Rojava bölgesindeki Kürt muhataplarının kendilerine denk bir devlet olmadığını, devlet olmadıkları için Türkiye'nin başlattığı "barış pınarı" askeri harekatının "savaş" olarak nitelendirilemeyeceğini sıklıkla ifade eden Türk Hükümet yetkilileri ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu durumda resmi kayıtlara geçen savaş suçlarının tek muhatabının da kendileri olduğu gerçeğinin farkındadırlar. Devlet olmanın gerekleri ve yükümlülükleri vardır. Devlet olmak saygınlık ve güvenirlilik gerektirir. Bunları şark kurnazlığıyla tek kalemde silmeyi göze alanlar, kendi kamuoyunu istedikleri gibi yönlendirebilirler ancak uluslararası camiada bunun imkanı yoktur.
Sağ Muhafazakar Ak Parti hükümetine bağlı güvenlik birimlerinin zincirleme "ihmalkârlıkları" sonucu 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç'ta, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı önünde, başta bu ülkenin ötekileştirilmiş kesimleri olan Kürt, Alevi ve Sol görüşten gencecik insanlar katledildi. Ülke yönetiminin "zincirleme ihmalkârlıkları" neticesinde ülke tarihinin en kanlı terör saldırılarına imza atan kökten dinci IŞİD militanlarını PALAZLAYAN ODAKLAR ile iktidar partisi bileşenlerinin ilişkisi masaya yatırılmalıdır.
Sınırın hemen öte tarafında TSK ile ortak hareket eden muhteviyatı muamma kökten dinci ÖSO militanlarının, Hevin Halef adındaki Kürt siyasetçiye yaptığı vahşi muamele, mevcut Ak Parti iktidar bileşenlerine bağlı kökten dinci grupların ülke sınırları içerisinde kurduğu paramiliter çetelerle Kürt, Alevi ve Sol görüşteki vatandaşlara uygulamak istedikleri muameledir.
Muhalif kimlik ve görüşteki TC vatandaşlarına Hevin Halef'e yapılan açık vahşet uygulanamadığı için devlete bağlı çeteleler, örtük ödenekten beslenen "muhbir vatandaş" ve paramiliter güçler devreye sokulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Kürt ve Alevi inancındaki insanları hedef alan örtük ve açık hukuksuzluklar saklanamaz boyuta ulaşmıştır. Bu duruma dur denilemez ise ülkede var olan son hukuk kırıntıları da süpürülüp gider, toplumdaki ahlaki yozlaşma gelişen dijital saldırıların da etkisiyle toplumun bütün kesimlerini içine alan bir sosyal afete, toplumsal bir erozyona dönüşür.
Hevrin Xelef’ın annesi kızının paramparça edilmiş vücudunu tarif ederken “Bir ya da iki kurşunla öldürmekle yetinebilirlerdi. Ama vücudunda hiçbir şey bırakmamayı seçtiler. Vücudu bir bezle sarılmış bir pamuk topuna benziyordu” ifadelerini kullandı gözyaşları içinde.
Acılı anne, “Göğsünü ve yüzünü örten bez parçasını kaldırdım ve vücudundan geriye çenesinden başka dokunacak bir şey bulamadım” dedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Pazar sabahı Reuters’e verdiği demeçte, “ABD’nin, Kürt siyasetçi Hevrin Xelef’ın katledildiğine dair raporları gördüğünü” dile getirerek, haberlerden duyduğu derin endişeyi vurguladı.
Anne Suad Muhammed, “Şayet bu dünya temel insan haklarına inanıyorsa, kızımı vahşice katledenleri adaletin önüne getirmeme yardım etmeli ve ben hayatımın sonuna kadar kızımın hesabını sormaktan vazgeçmeyeceğim” diyerek tüm dünyadan acısını hafifletmek için katillerin adalet önüne çıkarılması için yardım beklediğini vurguladı. /krd/
"Kafa kesme görüntüleri, Gelecek Suriye Partisi Sekreteri Hevrin Xelef’a yönelik işkence ve bunun otopsi ile belgelenmesi, ‘kimyasal’ iddiaları korkunç. Bunların hepsi savaş suçudur!"
Sağ Muhafazakar Ak Parti hükümetine bağlı güvenlik birimlerinin zincirleme "ihmalkârlıkları" sonucu 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç'ta, 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Garı önünde, başta bu ülkenin ötekileştirilmiş kesimleri olan Kürt, Alevi ve Sol görüşten gencecik insanlar katledildi. Ülke yönetiminin "zincirleme ihmalkârlıkları" neticesinde ülke tarihinin en kanlı terör saldırılarına imza atan kökten dinci IŞİD militanlarını PALAZLAYAN ODAKLAR ile iktidar partisi bileşenlerinin ilişkisi masaya yatırılmalıdır.
Sınırın hemen öte tarafında TSK ile ortak hareket eden muhteviyatı muamma kökten dinci ÖSO militanlarının, Hevin Halef adındaki Kürt siyasetçiye yaptığı vahşi muamele, mevcut Ak Parti iktidar bileşenlerine bağlı kökten dinci grupların ülke sınırları içerisinde kurduğu paramiliter çetelerle Kürt, Alevi ve Sol görüşteki vatandaşlara uygulamak istedikleri muameledir.
Muhalif kimlik ve görüşteki TC vatandaşlarına Hevin Halef'e yapılan açık vahşet uygulanamadığı için devlete bağlı çeteleler, örtük ödenekten beslenen "muhbir vatandaş" ve paramiliter güçler devreye sokulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Kürt ve Alevi inancındaki insanları hedef alan örtük ve açık hukuksuzluklar saklanamaz boyuta ulaşmıştır. Bu duruma dur denilemez ise ülkede var olan son hukuk kırıntıları da süpürülüp gider, toplumdaki ahlaki yozlaşma gelişen dijital saldırıların da etkisiyle toplumun bütün kesimlerini içine alan bir sosyal afete, toplumsal bir erozyona dönüşür.